image 1913 — Federal Reserve 1913 — IRS (Income Tax) 1913 — Rockefeller Foundation 1913 — American Cancer Society 1913 — ADL 1913 — Warburg (linked to Rothschilds) installs central banking 1914 — WWI All in one year. Coincidence? Or installation? 1912 — The Titanic sinks. On board: 🔹John Jacob Astor IV 🔹Benjamin Guggenheim 🔹Isidor Straus All wealthy. All opposed to the creation of a central bank. J.P. Morgan owned the ship. He canceled at the last minute. They didn’t. The resistance sank. The system rose. 1913 — The FED is created. Not federal. Has no reserves. A private banking cartel now controls America’s money. They print. They lend. You owe. The U.S. dollar became a tool. And your time became their interest. Warburg & Rothschild Influence Paul Warburg wrote the FED plan. A German-Jewish banker tied to the Rothschild network. Met in secret at Jekyll Island with Morgan, Aldrich, and others. He didn’t just suggest the FED. He engineered it. Then became one of its first governors. 1913 — The IRS is born. The same year they took over money… They started taxing your income. You work. They print. You pay them back… With interest. It’s not about funding the government. It’s about keeping you in the system. 1913 — Rockefeller Foundation The oil kings go “philanthropic.” The Rockefeller Foundation begins reshaping: 🔹Medicine 🔹Education 🔹Science 🔹World health They didn’t donate money. They bought influence. Result? People are sicker and more dependent than ever. 1913 — American Cancer Society Backed by elite wealth. Marketed as charity. But tied to the same forces pushing: 🔹Patented drugs 🔹Industrial food 🔹Fear 🔹Chemotherapy (came from war chemicals that were later banned in wars) They built the cancer industry. Not a cure. 1913 — ADL (Anti-Defamation League) Positioned as a civil rights group. But now functions to: 🔹Censor speech 🔹Shape narratives 🔹Silence critics It protects the system, not the people. 1913 was global positioning. Everything was set for WWI. 1914 — WWI One year after 1913, war erupts. WWI became the first fully industrialized, banker-backed war. Who profits? The same families who now print the money. The pattern begins: Problem → Reaction → Profit. What Changed After 1913? Since then: 🔹Dollar lost 99% of value 🔹Debt became endless 🔹Middle class was squeezed 🔹War became constant 🔹Global banking expanded The people lost power. The system gained it. It was a quiet installation. No shots fired. No rebellion. Just legal paperwork, lobbying, and legislation. The greatest power grab in modern history didn’t need guns. Just silence & strategy. Why don't most people know this? Because the people who rewrote the system: 🔹Fund the schools 🔹Own the publishers 🔹Control the media 🔹Divide the masses They don’t bury the truth. They simply never teach it. They give you their version of history. Not necessarily the truth... This is the system we still live in! Every crisis, every war, every crash… It is built on a system born in 1913. The FED prints. The IRS collects. Foundations guide policy. NGOs shape opinion. And you stay distracted. The world didn’t change in 2020. Or 2001. Or 1945. A big shift happened in 1913. And most people never noticed. What looked like progress, was a takeover. A new system was installed. And you were born into it. This is the truth they'll never teach in school.
image Desentralizasyon Savaşı: RandomX vs SHA-256 Bitcoin'in madenciliği ASIC'lerden oluşan mega ölçekli madencilik çiftlikleri tarafından yönetilirken, Monero'nun RandomX'i, özgürlük ve bağımsızlık gücünü herkesçe erişilmesi kolay bir bilgisayar donanımı olan CPU'lara sahip insanların eline geri veriyor. Bitcoin'in madencilik algoritması SHA-256, tek bir şeyi ödüllendirir: Ham hash gücü. Peki bu güç kimin elinde? - ASIC çiftlikleri - Şirketler - Devlet bağlantılı madenciler Bitcoin madenciliği milyarderlerin ve bazı devletlerin oyun alanı hâline geldi ve kontrolü, aslında onlara karşı mücadele etmemiz gereken elitlere devretti. Monero'nun madencilik algoritması RandomX ise, bu durumu tersine çeviriyor. RandomX, dünyadaki en yaygın donanım olan CPU'lar için tasarlanmıştır ve tasarım gereği bellek kullanımına dayalıdır, karmaşık mantık devrelerine sahiptir ve ASIC'e karşı dirençlidir. Düzgün bir bilgisayarı olan herkes madencilik yapabilir. "One- CPU-one-vote." (Bir işlemcinin bir oyu temsil etmesi.) Hatırladın mı? Satoshi Nakamoto'nun (muhtemelen Hal Finney olduğu için) kemikleri sızlıyor olmalı. image Peki, bu neden önemli? Çünkü madencilik bir kontroldür. Madencilik merkezîleştirilirse, blok doğrulama da merkezîleştirilir; işlem sansürü de merkezîleştirilir; çatallanma kararları da merkezîleştirilir. RandomX gücü olması gerektiği gibi tüm tabana yayar. SHA-256 ise bu gücü tek bir noktada yoğunlaştırır. RandomX bize şunları sağlar: ✅ Küresel madenci dağılımı ✅ Tüm bireylere oldukça ucuz bir şekilde katılım imkânı ✅ Bilgisayar donanımı ve enerji erişiminde tekellerin oluşmaması ✅ Daha fazla sansüre dirençlilik İşte gerçek ademimerkeziyetçilik (desentralizasyon) böyle bir şeydir. SHA-256 Bitcoin'i doğurdu. Ama RandomX de Monero'yu sürekli özgür kılıyor. - Şirketler ve devletler yerine CPU'ların (bireylerin) sözü geçiyor. - Merkezîleşme yerine bireysel egemenlik güçleniyor. - SHA-256 yerine RandomX özgürleştiriyor. Teknik Analiz: Madencilik Merkezîleşmesi Riskleri Konusunda SHA-256 vs RandomX SHA-256: - Bitcoin hashrate'inin (hash gücünün) %70'i bir avuç madencilik havuzu tarafından kontrol edilmektedir. - Büyük ASIC çiftlikleri (Foundry ve Antpool) blok üretimine hâkimdir. - Bitcoin madenciliği için gereken donanımda üretim tekeli (Bitmain) ve dolayısıyla protokolün ele geçirilmesi riski mevcuttur. RandomX: - Havuz madenciliği (P2Pool Mining) mevcuttur ancak daha düşük konsantrasyona sahiptir. - Botnet riski söz konusu olmakla birlikte yüksek RAM kullanımı vb. yardımıyla algılama ve saptama sezgiselliği (detection heuristics) sayesinde bu risk epey hafifletilmiştir. - Spesifikleştirilmiş donanım tekeli yoktur, zira her bilgisayarın olmazsa olmazı olan CPU'ya, yani işlemciye sahip olan herkes madencilik yapabilir. Protokol Uzun Ömürlülüğü ve Direnci SHA-256: %51 saldırılarına direnmek için iktisadi caydırıcılıklara dayanır, ancak yeterli sermayeye sahip olanlar %51'den fazla hashrate elde edebilir. RandomX: Özel çip tasarımını ekonomik ve sürdürülebilir olmaktan çıkararak merkezîleşmeye direnir. Çünkü yüksek bellek bant genişliği gerektirip karmaşık ve değişken yürütme yolları ile işlemek üzere tasarlanan algoritmaya sahiptir ve müteyakkız geliştirici topluluğu, yazılım güncellemeleri ile ASIC'leri işlevsiz bırakmak için parametreleri değiştirebilir. image RandomX, CPU'dan başka bir şeyi olmayan insanlara gücü geri kazandırmıştır. Onun sayesinde sağlam, mahrem ve gerçekten merkezsizleştirilmiş para için savaş hâlâ kaybedilmemiş durumdadır. Ancak bir taraf yine de kandırılmaya devam ediyor. Ne de olsa İş Kanıtı (Proof of Work) yalnızca bunu yapmaya gücü yeten insanlar kadar özgür ve özgürlükçüdür. Neden Kurumlar Tonlarca CPU Alıp Monero Madenciliğini Merkezîleştiremesin? "Monero ASIC'e dayanıklı olabilir, ancak sermayeye dayanıklı değildir." diyorlar. Fakat bunu söyleyen körler sürüsü, RandomX’in sadece ASIC'leri engellemek için tasarlanmadığını, aynı zamanda büyük ölçekli CPU madenciliğini de verimsiz hâle getirdiğini bilmiyorlar. RandomX endüstriyel ölçek için değil, tüketici CPU'ları için optimize edilmiştir. Madencilik için kullanılan her bir iş parçacığının (thread) verimli çalışabilmesi için yaklaşık 2 megabayt'lık L3 önbelleğe ihtiyacı vardır. Peki bu ne anlama geliyor? L3 önbellek, CPU'nun içine yerleştirilmiş küçük ama çok yüksek hızlı bir bellektir. RAM'den çok daha hızlıdır ve karmaşık, bellek gerektiren kodlar çalıştıran RandomX'te performans için son derece önemlidir. Bir iş parçacığı yeterli L3 önbelleğe sahip değilse, gecikme süresi 10-100 kat daha yavaş olan RAM'e güvenmek zorunda kalır. Bu darboğaz da performansı mahveder. Ölçekte verimsizliğin gerçek dünyadaki bir örneğine bakalım. İki CPU'yu karşılaştırdığımızı varsayalım: CPU A: 16 çekirdek, 16 MB L3 önbellek, 400 $ CPU B: 16 çekirdek, 32 MB L3 önbellek, 500 $ Her ikisinin de çekirdek sayısı aynı, ancak verimlilikleri çok farklı. Formülü kullanalım: T_eff = min(C, L / 2) Şunu elde ederiz: CPU A: min(16, 16/2) = 8 verimli iş parçacığı CPU B: min(16, 32/2) = 16 verimli iş parçacığı Her bir iş parçacığının 100 H/s yaptığını varsayalım. 10 CPU A ile 1 CPU B arasında bir karşılaştırma yapalım: CPU A birimleri = 10 × 8 × 100 H/s = 8000 H/s Maliyet: 10 × 400 $ = 4000 $ H/s başına maliyet = 0,50 $ CPU B birimi = 1 × 16 × 100 H/s = 1600 H/s Maliyet: 500 $ H/s başına maliyet = 0,3125 $ CPU B %37,5 daha verimlidir. Şimdi biraz daha kompleksite ekleyelim: 10 kat güç 10 kat ısı çıktısı 10 kat anakart, RAM ve PSU gibi tamamlayıcı donanım bileşeni 10 kat hata/arıza noktası ve işletim/bakım maliyetleri Kısacası, daha azı için çok daha fazla yakmış olursunuz. RandomX sadece ASIC'lere direnmekle kalmaz; devasa ölçeklendirme girişimlerini de aptalca kılar. Ama şunu da soruyor olabilirsiniz: 8000 H/s hâlâ 1600 H/s'den daha fazla, değil mi? Söz konusu RandomX olduğu için ham güçten değil de verimlilikten bahsetmemizin asıl önemli nokta olduğumuzu hatırlatayım. Şimdi karşılaştıralım. CPU B'yi 8000 H/s ile eşleşecek şekilde ölçeklendirelim: 5 × CPU B = 5 × 1600 H/s = 8000 H/s Maliyet = 5 × 500 $ = 2500 $ Aynı hashrate 1500 dolar daha az. Üstelik daha az makine, daha az ısı, daha az elektrik ve sonuçta daha fazla kâr. Anahtar husus şudur: RandomX, CPU seviyesinde ölçeklendirmeyi durdurmaz, endüstriyel merkezîleştirmeyi sistem ölçeğinde ekonomik olarak irrasyonel ve sürdürülemez hâle getirir. Verimli CPU'larla bile, binlerce birime ölçeklendirme yapmak kompütasyonel lojistik açısından sancılı, termal yönden aşırı sınırlamalı, idare bakımından pahalı ve yatırım getirisi bakımından doğrusal olmayan bir hâl alır. Bu arada, iyi optimize edilmiş bir CPU'ya sahip normal bir kullanıcı, neredeyse en yüksek verimlilikte madencilik yapar. Yani evet, zengin insanlar daha iyi CPU'lar satın alabilir, ancak bunları Bitcoin'deki ASIC'ler gibi ölçeklendiremezler. İşte bu da desentralizasyon avantajıdır. Bitcoin'in temelindeki ekonomik denklemleri karşılaştıralım: Bitcoin (SHA-256 + ASIC'ler) Total hashrate = N × A N = ASIC sayısı A = sabit yüksek hashrate (birim başına ~100 TH/s) Ölçeklendirme doğrusaldır. Daha fazla ASIC = Daha fazla hashrate. RAM/önbellek darboğazı yok, sadece ham sermaye + güç. image Verimlilik Karşılaştırması: Monero: Hash başına maliyet = P / (min(C, L / 2) × H) Verimlilik donanım dengesine bağlıdır. Bireysel madenciler rekabetçi kalır. Endüstriyel ölçeklendirme tasarım gereği cezalandırılır. Bitcoin: Hash başına maliyet = P (ASIC başına fiyat) / A (A = ASIC'in hashrate'i) - burada A devasa boyuttadır. Zengin katılımcılar madenciliğe hâkimdir. Ev madenciliğinin modası geçmiştir. Merkezîleşme yerleşiktir. Bkz: Bitcoin'in modeli merkezîleşmeye yol açar: - ASIC'ler pahalıdır. - Çok az şirket bunları üretmektedir. - Evde madencilik enerji tüketimi, ısı, gürültü ve diğer güç nedenlerden ötürü mümkün ve sürdürülebilir değildir. - Hosting için depolar ve hatta hangarlar, kapsamlı sözleşmeler ve toptan enerji anlaşmaları elzemdir. Bu, maliyet yapısına bağlı merkezîleşmedir. Bitcoin = Daha fazla satın alması gereken ve alabilen Monero = Daha akıllıca çalışabilen İşte bu, servet kanıtı ile iş kanıtı arasındaki farktır. Ve bu yüzden Monero desentralize kalmaya devam eder. image
image Kripto-ekonomi Dersi: Avusturya İktisat Ekolü, İnsan Eylemi ve Praksiyoloji Perspektifinde Başarısız Bir Mübadele Aracı Olarak Bitcoin Bitcoin'in ekonomik modeli, yaygın şekilde Avusturyacı olarak nitelendirilse de bu ekolün düşüncesinin yalnızca sınırlı bir alt kümesini benimsemektedir: Yani kıtlık ve deflasyon üzerine katı bir odaklanma söz konusudur. Daha derin ekonomik varsayımları, özellikle de parasal ortaya çıkış ve gelişme süreci, takas ve işlevsel teşvikler ihmal edilmiştir ve Human Action'ı (İnsan Eylemi) okuduğunuz zaman görüleceği üzere döngüsel ekonomi finansal teşviklerle işlemektedir, Bitcoin'de de durum farklı olmayacaktır. İdeolojik niyet ile pratik tasarım arasındaki bu kopukluk uzun vadeli kırılganlıklar yaratmaktadır. "Paranın özel bir işlevini, ertelenmiş ödemeler için bir standart teşkil etmesi olarak görenler var. Ancak bu açıkça yanlıştır." - Ludwig von Mises, The Theory of Money and Credit, Bölüm 1. Ludwig von Mises parayı en pazarlanabilir mal olarak ortaya çıkan şey diye tanımlamıştır. Paranın sadece elde tutulması değil, kullanılması gerektiğini ve kullanmanın Keynes'in önerdiği gibi illa harcamak anlamına gelmediğini, aynı zamanda çoğu Bitcoincinin yaptığının aksine uzun vadeli projelere yatırım yapmak anlamına geldiğini vurgulamıştır. Kullanım, tanımı gereği, eylem anlamına gelir. Oxford Sözlüğü'ne göre kullanım, "bir şeyi kullanma eylemi ya da kullanılma olgusu"dur. Yatırım olarak bile olsa bir para birimini elde tutmak parasal anlamda kullanım anlamına gelmez. Harcamak, yatırım yapmak, takas etmek ve ticarette sirküle etmek, işte bunlar kullanımdır. Bitcoin, şu anda tasarlandığı hâliyle, kullanımı giderek daha da caydırıcı kılmaktadır. Ücret dalgalanmaları ve uzun onay süreleri günlük alışverişi pratik olmaktan çıkarmaktadır. Blok ödülleri (Halving ile) azaldıkça ve kullanıcılar yüksek işlem maliyetlerinden kaçındıkça, ağ kendi güvenliğinin finanse edilememesi riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Birçok kullanıcı Bitcoin'i para olarak değil de spekülatif bir varlık olarak kullanmakta ve fiyatının zaman içinde (genellikle sonsuza kadar) yükselmeye devam edeceği inancıyla hareket etmektedir. Bu durum da onun bir mübadele aracı olarak işlev görmesine daha da engel olmaktadır. Bununla birlikte, Mises'in de belirttiği gibi, insan eylemi amaca yönelik olsa da, doğası gereği belirsizdir. Sürekli fiyat artışına duyulan güven, parasal işlev için istikrarlı bir temel değildir. Bir para birimi normal koşullar altında kullanılabilir olmalıdır, sadece gelecekteki kazanç beklentisiyle elde tutulmamalıdır. Kullanım ve ağ güvenliği için tutarlı teşvikler olmadan, Bitcoin'in ekonomik modeli gerçek ve sağlam para olarak çalışmak için gerekli mekanizmalardan yoksundur. Monero bu başarısızlığı kuyruk emisyonu (ardıl üretim) ile düzeltir: Sürekli, sabit miktarda bir blok ödülü sunmaktadır. Bu ödül küçüktür (blok başına 0,6 XMR'dir) ve sabittir, yani göreceli enflasyon oranı zaman içinde azalır. Eleştirmenler bunun enflasyonist olduğunu iddia etse de, pratikte bu model parasal entropi şeklinde işlemektedir: Yani uzun vadeli madenci teşvikleri sağlarken oransal olarak giderek daha az önemli hale gelen istikrarlı ancak azalan bir emisyon söz konusudur. Sistem statik mükemmellik için değil, dinamik sürdürülebilirlik için tasarlanmıştır. "Kâr, piyasa ekonomisinin itici gücüdür." - Ludwig von Mises, İnsan Eylemi, Kısım 4, Bölüm 15: Piyasa. Bu tasarım, ücretleri olabildiğince düşük ve öngörülebilir tutarak sürekli kullanımı destekler. Gerçek parasal talebi sürdüren de budur. "Paranın değeri miktarından değil, mübadele aracı olarak gördüğü talepten kaynaklanır." - Ludwig von Mises, The Theory of Money and Credit, Bölüm 2: The Function of Money. Talep depolamayla değil, kullanmayla gelişir. İstifleme yerine sirkülasyonu teşvik eden bir sistem ekonomik olarak uygun ve sürdürülebilir kalır. Bitcoin'in güvenlik modeli, ücretlerin tek başına madenciliği sürdüreceği bir geleceği varsayar. Ancak bu gelecek belirsizdir. Ücret piyasaları, ağ güvenliği maliyetlerini karşılama becerisini sürekli olarak gösterememiştir ve gösteremeyecektir. Bir yandan, bloklar dolu olmadığında, madencilerin gelirleri azalır. Diğer yandan ise, ücretler yükseldiğinde, kullanıcılar işlem yapmayı bırakır. Bu da uzun vadeli işlerliği tehdit eden bir geri bildirim döngüsü yaratır. Bitcoin'in uzun vadeli güvenlik modeli de merkezîleşmeye yönelik yapısal bir baskı yaratmaktadır. Bitcoin'in küresel olarak benimsendiği ve işlem hacminin arttığı varsayımsal bir senaryoda ücretler önemli ölçüde yükselebilir. Ancak daha yüksek ücretler, hepsi de sınırlı ödüller için rekabet eden daha fazla madenciyi çekecektir. Bu yoğun rekabet ise sadece, ucuz elektriğe, gelişmiş ASIC donanımına ve endüstriyel altyapıya erişimi olan büyük ölçekli operatörlerin lehine olacaktır. Doğrudan rekabet edemeyen daha küçük madenciler, dalgalanmalarla sapmayı azaltmak ve kârlı kalabilmek için büyük madencilik havuzlarına katılmak zorunda kalacaktır. Bu durum zamanla hashrate'i (hash gücünü) birkaç baskın kuruluşta toplayarak ağın desentralize (merkeziyetsiz) yapısını zayıflatır. Monero'nun kuyruk emisyonu, öngörülebilir bir temel ödül sağlayarak bu sonucu en başından önleyip bertaraf eder ve daha küçük madencilerin ücret artışları olmadan ekonomik olarak verimli, işler ve sürdürülebilir kalmasını sağlar. Bu, daha geniş madenci dağılımını ve uzun vadeli ademimerkeziyetçiliği destekler ki Mises de bunu parasal egemenliği korumak adına hayati önemde görmüştür. Gresham Yasası, sorunun bir başka katmanını da gözler önüne sermeye yardımcı olur. Klasik şekliyle: "Kötü para iyi parayı kovar." Bu ilk olarak yasal ödeme aracı kanunlarına atıfta bulunsa da, arkasındaki ekonomik davranış geçerliliğini korumaktadır: Birden fazla para biçimi bir arada bulunduğunda, daha değerli olarak algılanan para istiflenir ve daha pratik, işlevsel, kullanışlı olarak algılanan para harcanır. Bitcoin, volatilitesi, yüksek ücretleri ve sahip olduğu mitosa bağlı olarak elde tutmayı teşvik etmesi nedeniyle, kullanıcıların harcamaktan kaçındığı "iyi" para hâline geliyor. Ancak bu istifleme, gerçekten olması gereken ve kökeninde amaçlanan, bir mübadele aracı olma işlevini zayıflatıyor. Yani en azından Bitcoin Whitepaper'ı dikkate aldığınızda bu böyledir, aksi takdirde gerçek bir Bitcoinci değilsiniz demektir. Şu bir gerçek ki Bitcoin epeydir gerektiği kadar kullanılmıyor, amaçlandığı işlevden uzaklaştırılıp sirkülasyondan kaldırılıyor. Başlarda doğru gibi görünen şey, Bitcoin savunucuları arasında yaygın bir inanış olan sıfır enflasyonun ideal para biçimini temsil ettiğidir. Ancak Avusturya İktisat Ekolü hiçbir zaman böyle bir iddiada bulunmamıştır. Avusturyacıların vurguladığı şey sayısal kıtlık değil, subjektif değerdir. "Değer nesnelerde değil, eylemde bulunan insanların zihinlerindedir." - Ludwig von Mises, İnsan Eylemi, Bölüm 4: Değerleme ve Hesaplama. Carl Menger ve Ludwig von Mises'e göre, paranın değeri miktarından ya da içsel özelliklerinden değil, bireylerin mübadelede elde ettikleri faydaya bağlı olarak ona verdikleri subjektif (öznel) değerden kaynaklanır. Bu nedenle, yüksek işlem maliyetleri, düşük kullanılabilirlik veya zayıf likidite nedeniyle insanlar artık pratikte ona değer vermiyorsa, mükemmel derecede kıt bir para birimi bile para olarak başarısız olabilir. Bitcoin'in deflasyonist politikası, kıtlığın tek başına değer yaratacağını ve koruyacağını varsayar. Ancak bu, insanların piyasalarda gerçek değeri nasıl belirlediğini göz ardı etmektedir. Bir paranın faydası, satın almak, satmak, tasarruf etmek, yatırım yapmak ve ödeme yapmak için kullanılabilmesine bağlıdır. Ücretler arttığında, ödeme yavaşladığında ve maliyetlerle ilgili belirsizlik norm hâline geldiğinde, subjektif değer azalır. Para biriminin kullanımı zorlaşır ve dolayısıyla arzı değiştiği için değil, işlevi bozulduğu için daha az değerli hâle gelir. Monero, kuyruk emisyonu, dinamik ve adaptif blok boyutu ve düşük ücretli ortamı ile bu öznel değerlemeyi daha iyi korur. Bu sadece teoride kalmaz, pratikte de Monero kullanılabilir kalmaktadır; bkz. 2014'ten bu yana Darknet'teki kullanım oranları. Monero'nun ekonomik politikası gerçek zamanlı mübadeleyi ve öngörülebilir güvenliği destekliyor. Monero, idealize edilmiş kıtlık yerine faydayı pekiştirerek, değerin yalnızca matematiksel kesinliğin değil, insan yargısının ve eyleminin bir sonucu olduğu şeklindeki Avusturyacı görüşle daha yakından uyum sağlıyor. image Tüm bunlarla beraber, birimdenklik (fungibilite) de sağlam paranın bir diğer temel özelliğidir. "Birimdenklik, kimin elinde olduğuna veya nereden geldiğine bakılmaksızın her bir birimin eşdeğer olarak değerlendirilmesine bağlıdır." - Christine Desan, Making Money: Coin, Currency, and the Coming of Capitalism. Bu, paranın her bir biriminin -daha spesifik olarak kripto paralar (sanal para) söz konusu olduğunda- değer olarak eşit olması ve geçmiş ya da meta verilerden arınmış olması gerektiği anlamına gelir. Bitcoin şeffaf defteri sayesinde bu ilkeyi çiğnemektedir. Bitcoin'de koinler geçmiş faaliyetlerine göre kara listeye alınabilir ve bu da "temiz" ve "kirli" koinler arasında eşit olmayan bir muameleye neden olur. Bu durum, tüm birimler eşit değerde olmadığı için Bitcoin'in bir hesap birimi olarak hizmet etme kabiliyetini zayıflatır ve kullanıcılar varlıklarının değer kaybı ya da sorgulama olmaksızın kabul edileceğinden emin olamadıkları için bir değer saklama aracı olarak konumunu zayıflatır. Bir restorana gittiğinizi, yemeğinizi ödemek için nakit para verdiğinizi ve kasiyerin bu nakit parayı suçlular tarafından kullanıldığı gerekçesiyle kabul etmediğini düşünün. Monero, protokol düzeyinde birimdenkliği zorunlu hâle getirmiştir. Tüm çıktılar ayırt edilemezdir ve hiçbir işlem geçmişi izlenemezdir. Bir XMR her zaman bir XMR'ye eşittir. Bu, para biriminin tarafsız, birbiriyle değiştirilebilir ve ticaret ve tasarrufta işlevsel kalmasını sağlar ki bu da evrensel ve sansüre dirençli olmayı amaçlayan herhangi bir para sistemi için gerekli koşullardır. Bununla birlikte Monero, kullanım için tasarlanmıştır. Mahremiyet özellikleri, düşük ve istikrarlı ücretleri ve sürekli emisyonu, Bitcoin'in işlev göremediği yerlerde, yani gerçek dünya alışverişinde, özellikle de sansüre direnç ve işlemsel anonimliğin gerekli olduğu ortamlarda işlev görmesini sağlar. Monero'nun ekonomik modeli, pasif spekülasyondan ziyade sürekli katılımı kolaylaştırmaktadır. İki sistem arasındaki fark sadece teknik uygulamada değil, parasal tutarlılıkta da kendini göstermektedir. Bitcoin uzun vadeli sürdürülebilirlik yerine mutlak kıtlığa öncelik verir. Monero, teşviklerin zaman içinde devam etmesi ve gelişmesi gerektiğini kabul eder. Yerleşik (Katman 1) güvenlik teşvikleri yoluyla kendi kullanımını sürdüremeyen bir para hem teoride hem de uygulamada başarısızlığa mahkûmdur. Para ahlâki açıdan nötrdür, dolayısıyla Bitcoin de öyle olmalıdır. "Tarafsız para politikası diye bir şey yoktur." - Ludwig von Mises, İnsan Eylemi, Bölüm 17: Dolaylı Mübadele. Bitcoin'in sonlu emisyon programı gelecekteki sağduyu, inisiyatif, teşvik ve takdir gibi insan müdahalesi yapılarını ortadan kaldırarak tarafsızlığı uygulamaya çalışır, ancak bunu yaparken kendi uyum sağlama kapasitesini de etkisiz hâle getirir ve tarafsızlığın son bulacağı sancılı bir sürece doğru mutlaka yol alır. Monero ise kuyruk emisyonu yoluyla, işleyen bir ekonominin devam eden teşvik yapıları gerektirdiğini kabul eder. Böylece kıtlığı işlevsellikle, deflasyonu da sürdürülebilirlikle dengeleyip tarafsızlığı ve insan müdahalesinden azadeliği garanti altına alır. Sonuç olarak, Monero'nun kuyruk emisyon modeli Bitcoin'in terk ettiği temel ilkeleri geri getirmektedir. Ağı ebediyen güvence altına alırken düşük ve giderek azalan bir enflasyon sağlar. Hem Misesyen teoriye hem de pratik ekonomik davranışa uygun olarak gerçek parasal kullanımı teşvik eder. Bitcoin'in tasarımındaki çelişkileri ekonomik, felsefi ve işlevsel açılardan çözer. Bu kısa yazıda Bitcoin'in ekonomik modeli Avusturya İktisat Ekolü perspektifinden eleştirilmiş ve Bitcoin'in gerçek bir mübadele aracı olarak başarısız olduğu savunulmuştur. Bitcoin kıtlık ve deflasyona çok dar bir çerçevede odaklanmakta, kullanım, sirkülasyon ve uzun vadeli sürdürülebilirlik gibi temel ilkeleri ihmal etmektedir. Bu bağlamda yazıda, Bitcoin'in kullanımdan ziyade istifçiliği teşvik ettiği, yüksek ücretlere, yavaş onaylara ve güvensiz bir uzun vadeli fonlama modeline sahip olduğu, bunun da Bitcoin'in faydasını ve merkezsizliğini zayıflattığı ortaya konulmaktadır. Buna karşılık, Monero daha iyi tasarlanmış bir para birimi olarak sunulmaktadır: Kuyruk emisyon modeli, daima dalgalanmalardan uzak ve düşük işlem ücretleri, güçlü mahremiyeti ve mutlak birimdenkliği, zaman içinde gerçek dünya kullanımını ve madenci teşviklerini desteklemektedir. Bununla birlikte Monero, sadece idealize edilmiş kıtlığı değil, aynı zamanda subjektif değeri, parasal kullanımı ve ekonomik sürdürülebilirliği teşvik ederek (Ludwig von Mises'in ilkeleri gibi) Avusturyacı ilkelere daha iyi uyum sağlamaktadır. Bitcoin kullanımı caydırır; çoğunlukla spekülatif olarak tutulur. Yüksek ücretler ve azalan ödüller uzun vadeli güvenliğini tehlikeye atar ve ayrıca Gresham Yasası geçerlidir: Bitcoin harcanmaz, biriktirilir. Ayrıca, Bitcoin'in şeffaf defteri birimdenkliğe zarar verir. Monero tüm bu sorunları kuyruk emisyonu, mahremiyet ve öngörülebilir teşvikler ile çözmektedir. Bitcoin'in katı deflasyonist tasarımı nihayetinde gerçek para olarak uygulanabilirliğini zayıflatırken, Monero'nun esnek ve kullanıma dayalı modeli daha sürdürülebilir ve Avusturyacı çizgide bir alternatif sunmaktadır. Monero para demektir. image
image Mahremiyet özelliği olmayan bir halka açık blokzinciri, sadece bir gözetim makinesidir, bir panoptikondur. İnsanların çoğu, her zaman olduğu gibi hiç düşünmeden, 16 yıldır bunu normalleştirmeye çalışıyorlar. İşte bu yüzden bana göre Bitcoin ve Demokrasi aynı bokun farklı tonlarıdır. Hiçbir erkek rahatlık ve lüks için yaratılmamıştır. Ancak pek çoğu dikkat dağıtıcı şeylere de karşı koyamaz ve hedefinden mutlaka şaşar. Gerisi doğal seleksiyon hikâyesidir. Genel olarak insanlar, doğrudan kendilerini etkilemediği sürece mahremiyet ve egemenlik konularını umursamazlar. Ancak etkilendiklerinde bunların değerini anlarlar. Bu, insan doğasının bir parçasıdır. Kriptoekonomi'den yola çıkarak şu sonuca varabiliriz: "Beklenen sonuç, Bitcoin'in saldırılara karşı yeterince hazırlıklı olmayacağıdır, çünkü düşük tehdit ortamında yaşayan insanlar için bu hazırlığı yapmak finansal açıdan dezavantajlıdır." Monero'nun değeri gerçek dünyada nakit gibi peer-to-peer işlemleri, tıpkı tasarlandığı üzere, basitçe mahrem bir şekilde gerçekleştiriyor olmasında yatmaktadır. Bitcoin'in piyasa değeri ise tüm tasarımının ve kullanım amacının terk edilmesine sebep olan ve birbirini döngüsel olarak besleyen spekülasyonlarla yükselmektedir. Bitcoin, Wall Street'in favori honeypot'ı olmuştur. Ben, 16 yıl geçmiş olmasına ve internetin her yere yayılmasına rağmen hâlâ Bitcoin'in gerçek dünyada gerektiği kadar işlemlerde kullanılmadığını ve kullanılamayacağını iddia ediyorum. Nostr'da bile, Bitcoin için kısmi rezervli banka hesabı gibi işleyen emanetçi cüzdanları kullanmak zorundalar ve SegWit'le Lightning Network'ten bu yana kimse gerçek bir Bitcoin'le işlem yapmıyor. Tüm Bitcoinerlar aslında altcoiner (shitcoiner) ve NFT fanatiği olduklarının farkında değiller. Sahteliğinden yakındıkları Dünya'nın FED-Eurodolar sisteminin gereğinden fazla aşamalara sahip bir muadilini kullandıklarını bilmiyorlar. Gerçi, vasat insanın alametifarikasıdır kompleks görünene mutlaka övülecek bir zekâ ve önem atfetmek. Hâlbuki bok da milyonlarca çeşit organik maddenin bir araya gelerek azot döngüsüne katkı sağladığı bir kompleksitedir.